Resulullah (s.a.s.) bir gün bineğiyle giderken arkasında oturan Muâz b. Cebel’e, “Ey Muâz!” diye üç defa seslendi. Her seferinde Muâz (r.a.), “Buyur ya Resulullah! Emret!” diye karşılık verdi. Üçüncü seslenişten sonra Resul-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim, kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.” (Buhari, İlim, 49.)
Peygamberimizin (s.a.s.) buyurduğu bu yüce söz; Müslüman olmak için söylenmesi gerekli olan ve insanı küfrün karanlığından imanın aydınlığına çıkaran kelime-i şehadettir. İmanın özü ve İslâm’ın beş temel esasından birincisi olan bu kelime-i şehadet (kelimetü’ş-şehâde) cümlesi şöyledir: أَشْهَدُ أَنْ لَاإِلَهَ إلّااللهُ وأَشْهَدُ أنَّ مُحَمَّداًعَبْدُهُ ورَسُولُهُ “Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluh.”
Bu kelime; çocuklarımıza ve İslâm’la şereflenecek olan insanlara öğrettiğimiz ilk kelime, hayatının son anını yaşayan kardeşlerimize ise telkin edeceğimiz son kelimedir.
Bu kelime; insanın sonsuzluğa doğru uzanan bu dünya yolculuğunda, hayatını sürekli aydınlatan bir kandildir.
Bu kelime; şehirlerimiz, devletlerimiz, dillerimiz, renklerimiz ve ırklarımız farklı olsa da bizleri aynı inanç, duygu, düşünce ve ülkülerde buluşturan, Muhammed Mustafa’ya ümmet kılan bir vahdet cümlesi ve ilanıdır.
Bu kelime; zikir, dua ve ibadettir. İslâm’ın bir neferi olmanın alamet-i farikası ve cennet kapılarının anahtarıdır. Nitekim Resulullah (s.a.s.): “Her kim, ‘Şehadet ederim ki tek olan Allah’tan başka ilâh yoktur, (ortağı da yoktur); Muhammed O’nun kulu ve elçisidir; İsa da Allah’ın kulu ve Allah’ın kullarından bir kadının oğlu, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve Allah’tan bir ruhtur. Cennet haktır, cehennem haktır.’ derse Allah onu, cennetin sekiz kapısından hangisini dilerse oradan cennetine koyar.” (Müslim, İman, 46) buyurmuştur.
İman halkasına dâhil olmanın gereği, ibadetlerin ve muamelatın kaynağı şehadet getirmektir. Bu şehadet ki; dil ile ikrar, kalp ile tasdik ederek olur. Gönülden şehadet getiren Müslüman bir kimseden; namaz, oruç, zekât ve hac başta olmak üzere ibadetler istenir, Müslüman kişi de ibadet eder. İnanmayanlardan hiçbir ibadet isten(e)mez. Zaten inanmayanlar ve inanıyormuş gibi yapanlar da ibadet etmezler.
İnsanı kulluk şerefine erdiren kelime-i şehadetin iki temel unsuru vardır.
Hayatımızın anlamını ve yaratılışımızın amacını bize gösteren kelime-i şehadetin ‘’Eşhedu en la ilahe illallah’’ şeklindeki birinci kısmı, Allah ile aramızda olan bir sözleşmedir. Bu aynı zamanda yaşamımız boyunca İslam’ın yüce değerlerinden hiçbir zaman taviz vermeden mümince bir duruş sergileyeceğimize dair Rabbimize verdiğimiz sağlam bir sözdür.
Bizler; tağuta, şeytana, şeytanlaşanlara ve nefse kul olmayacağımızı, kulluğumuzun sadece Allah’a (c.c.) olacağını, Allah’tan (c.c.) başka ilah olmadığını, Allah’tan başka hiçbir ilah kabul etmeyeceğimizi, O’ndan başkasına asla boyun eğmeyeceğimizi, bel bağlamayacağımızı; dua, niyaz ve ibadette bulunmayacağımızı gönülden ikrar ve ilan ederiz.
Kelime-i şehadetin ‘’Ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluh.’’ şeklindeki ikinci kısmı ise Peygamberimizle aramızda olan bir sözleşmedir. Bizler; “Abduhu” sözüyle Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Allah’ın sevgili kulu olduğunu –tanrı olmadığını-, “Resuluh” tabiri ile Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğunu ve O’ndan vahiy aldığını, Allah Resulunun sünnetine sımsıkı sarılmanın imanımızın bir gereği olduğunu kabul ve tasdik ederiz. Allah’ın rızasına kavuşmanın yolunun, Resulüne ve Resule inen yüce Kur’an’a itaatten ve rehberliğine tabi olmaktan geçtiğini beyan etmiş oluruz.
Unutulmamalıdır ki, sadece ‘’Eşhedu en la ilahe illallah’’ deyip, ‘’Ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Resuluh.’’ kısmını kabul etmeyen kişi iman etmiş ol(a)maz. Mümin olmak için resule ve onun getirdiklerine tereddütsüz bir şekilde inanmak ve ona uygun davranmak gerekir. (Nisâ, 4/150-151; Araf, 7/158.)
Müslümanlar, İslâm dininin şiârı ve cennetin anahtarı olan kelime-i şehadetin lafzına ve ruhuna uygun söz ve davranışlarda bulunmalı, hayatlarını bu doğrultuda yaşamalı ve her nefesini de son nefesini de kelime-i şehadet ile tüketmelidir.
Sahi! Siz en son ne zaman gönülden bir kelime-i şehadet getirdiniz?
O halde buyurun bir KELİME-İ ŞEHADET.