Süryanicenin Surayt lehçesi, içsel kafes konusunda şöyle bir veciz söz vardır: “Nufkina mi kahfurtaydan – Kahfurto’muzdan çıkalım.” İnsan sosyolojisinin derin katmanlarında saklı duran bu veciz söz, binlerce yıllık bir hakikatin yankısını taşır. Çünkü darlık da, tıkanmışlık da, sığlık da önce insanın iç ikliminde başlar. Zira içsel kafesinden çıkamayan biri için...
Her hikâyenin her zaman üç tarafı vardır: Hikâye sahibi, toplum ve gerçeğin kendisi. Denildiği gibi, herkes kendi hikâyesini yazar ve o hikâyeyi yaşar. Ama yaşam, tıpkı bir madalyon gibi, iki yüze sahiptir: Görünen ve görünmeyen. Görünen tarafın parıltısı çoğu zaman göz kamaştırır; oysa hayatın asıl nabzı, görünmeyen tarafta atar. Çünkü...
İyilik, yalnızca bir ahlaki seçenek değil, insanın varoluşsal zorunluluğudur. Onu ihmal etmek, hem kendimize hem de dünyaya veya hayata karşı işlenen sessiz bir günahtır. Gerçek iman, kötülükten uzak durmakla tamamlanmaz; bildiği iyiliği yapma cesaretiyle olgunlaşır. Çünkü ertelenen iyilik, çoğu zaman hiç yapılmayan iyilik olur. Ve yapılmayan iyilik, insanın ruhuna işlenmiş...
Urnaşa, Kadim Süryanice’de “İnsan Şehri veya İnsan Diyarı” demektir. Ama ne taşla ne toprakla inşa edilmiştir; o, insan ruhunun en derin, en güzel katmanlarından yükselen bir vicdan ve adalet yurdudur. Haritalarda yoktur, çünkü onun sınırları coğrafyaya değil, ilahi adaletin, erdemin ve insani aşkınlığın iz düşümlerine dayanır. Zihinle değil, gönülle var...
Bağlandığımız her şey… Bizi sıcak bir güvenle sarar, sahiplenir. İnsan bir dal gibi tutunur: bir insana, bir fikre, bir korkuya… Ve her bağ, görünmez iplerle vicdanın yolunu örer. Çünkü insan neye bağlanırsa, ona esir olur; her bağ, gönülde bir duvar örer, vicdanın sesini kısar. Vicdan, insanın iç pusulasıdır. Haram ve...
İnsan, yalnızca etten kemikten oluşan bir varlık değildir. O, zamanın dar kalıplarına sığmayan; görünmeyeni sezebilen, hissedebilen ve anlamlandırabilen bir ruhun beden giymiş hâlidir. Bu hakikati kavramak, hem kendimizi hem de evreni doğru okumamızın ön koşuludur. Çünkü yaşam, yalnızca maddi ihtiyaçların karşılandığı bir süreç değil; ruhun değerlerini hayata geçirme yolculuğudur. Evrenin...
Madde, dünyada yaşamamıza olanak sağlayan bir araçtır. Mana ise yaratılışın özü, varoluşun ruhudur; ezelidir, ebedidir. İnsan, manayı hissederek maddeyi anlamlı bir biçimde yaşamak üzere dünyaya gelir. Ancak manaya ulaşabilmek için önce maddeyle yüzleşmek, onunla hesaplaşmak gerekir. Hayattaki yerini ve etkisini kavramak gerekir. Bu süreç, insanın içsel donanımıyla bağlantılı olarak çoğu...
Almanya’da 36 yıl süren çalışma hayatının ardından, değerli Gabriel Özmen, toplumsal sorumluluk bilinciyle 6 yıl önce özlemini hep yüreğinde taşıdığı topraklara, Mardin’e geri döndü. Eskikale Mahallesi’nde, Deyrulzafaran Manastırı’na bakan bir yamaçta, yılların yıpratamadığı bir hayalini gerçeğe dönüştürdü. Beş dönümlük huzurlu bir arazide kurduğu pizza salonuyla damaklara hitap etmenin ve misafirperverliğiyle...
Hayat, yürüdüğümüz yollarla ve tanıştığımız düşüncelerle şekillenir. Hakikati arama yolunda felsefe, hem ışığımız hem de yoldaşımızdır. Öğrenme yolunda felsefe, yolun manası; aklın ve gönlün çırasıdır. Felsefi zayıflık, yalnızca bir konuda değil, her konuda zayıflık demektir. Şartlanmış gerçekliğin olumsuz etkisini artıran bu zayıflık, hakiki benliğin açığa çıkmasını engeller. Maddi zenginliğin mana...
Bireysellikten -yani bencillik ve egoizmden- kurtulabildiğimiz ölçüde, beşerî zaaflardan ve kusurlardan da arınır; insanlığımızın farkındalığını gerçek anlamda yaşamaya başlarız. Gerçekten de bireysellik, eğer yalnızca “ben” odaklı bir yaşam biçimine dönüşürse, insanı içsel olarak yalnızlaştırır ve evrensel değerlere yabancılaştırır. Oysa bencillikten sıyrıldıkça, kalbimiz başkalarının varlığını da içine alacak kadar genişler. “İnsanlığımızın...
Bethnahrin (Mezopotamya) coğrafyası, sadece sanatsal ve kültürel yaratıcılığıyla değil, aynı zamanda zengin ve derinlikli özdeyişleriyle de ünlüdür. Bu coğrafyanın hikmet dolu sözleri, ustalıkla söylenmiş, zamanın süzgecinden geçmiş, hayatın özünü damıtmış ifadelerdir. Özdeyişler ya da vecizeler; hayat tecrübelerini, evrensel doğruları ve insani değerleri kısa ama vurucu cümlelerle dile getirir. Adeta birer...