9 Ocak 2025 de başladığım umre yolculuğumda yeni bir yer gördüm, yeni bir şeyin farkına vardım ve yeni bir şey öğrendim.
Bu umre seferimde ilk defa Bedir Gazvesi’nin meydana geldiği yeri, Resûlullah’ın savaşı idare ettiği ve ordusunun karargâhını kurduğu yerde inşa edilen Mescid-i Arîş’i ve mescidin aşağı tarafında bulunan Bedir kuyularını gördüm. Bedir şehitliğini ve şehitliğin kuzeydoğusunda bulunan ve Enfâl sûresinin 42. âyetinde “Udvetü’d-dünyâ” diye tabir edilen yeri de gördüm. Mescid-i Arîş’in kuzey yönünde 3 km. mesafede bulunan ve savaşta Müslümanların yardımına gelen 3000 meleğin indiği Melekler Tepesine/Cebel-i Melaike’ye çıkmak da nasip oldu.
Bu yolculuğumda; şayet nihayetinde vuslat olacaksa özlemenin, hasretin ve ayrılığın da güzel bir şey olduğunu anladım. Kavuşmadan sonra ayrılığın zor ve acı olduğunun ve ayrılıktan sonra da kavuşmanın hoş ve güzel olduğunun farkına ilk kez vardım.
Bu kutlu yolculuğumda; ‘’Gözlerinden öperim.’’ cümlesinin anlamını öğrendim. Neden “Gözlerinden öperim’’ denir, biliyor musunuz? Çünkü uzakta olan birini katmerli özlemenin çilesini, hasretinin acısını en çok gözler çeker de ondan. Bir de karşındaki kişiyi çok sevdiğini, çok özlediğini, ona çok değer verdiğini hissettirmek için söylenir bu cümle. Gözlerden öpmek aynı zamanda bir sevgi göstergesidir.
Eskiler, ‘’Gözden öpmek’’ gurbet, ayrılık getirir, derlerdi. Bu nedenle ayrılık olmasın, kimse gurbete düşmesin diye hiç kimse gözlerden öpmezdi, öpmeye kıyamazdı. Ne var ki hayatın en acımasız gerçeği olan ayrılık vuku bulunca insanlar yazdığı her mektubun ve yaptığı her telefon görüşmesinin sonunda “Gözlerinden öperim.” diye cümlelerini sonlandırırlar.
Dostlar! İnsanlar daima ayrıldığı veya ayrılmak zorunda kaldığı yere ve kişiye dönüp kavuşmak ister. Ayrılık ne kadar zor ise, kavuşmak da o kadar güzeldir… Bu sebeple insanlar ailesine, eşine, dostuna, cananına, akrabasına, sevgilisine, evine ve memleketine, umuda, hayale, beklentisine, sağlığına, insanlığa, iyiliğe, doğruluğa, hakka, adalete, merhamete, sevgiye, Rabbine, O’nun rızasına, rahmetine ve cennetine yani tüm istediklerine ve umduklarına bir an önce kavuşmak ister. Bu yüzden durmadan Allah’a dua edip ağlıyorlar.
Unutulmamalıdır ki bir yerde özlem ve hasret varsa orada elbette kavuşma da olacaktır. Bunun için evvela sana sevme duygusunu vereni kalbinde ilk sıraya koyman ve en Sevgili’ye kavuşmayı istemen gerekir ki, O da seni bütün sevdiklerine kavuştursun.
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim, Allah’a kavuşmayı isterse, Allah da o kimseye kavuşmayı ister. Kim de Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz.” (Buhârî, Rikâk, 41; Müslim, zikir, 14.) Kur’an’ı Kerim Allah’a kavuşmak istemeyenlerin durumunu ve âkıbetini şöyle anlatmaktadır: “Öldükten sonra bize kavuşmayı ümit etmeyip dünya hayatına razı olan ve onunla yetinenler ve bizim âyetlerimizden gâfil olanlar yok mu, işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden varacakları yer, ateştir!” (Yunus, 10/7-8.)
Allah’a yakınlaşma, buluşma ve kavuşma işi dünyada başlayıp ahirette biten bir süreçtir. Allah’la buluşmak ve kavuşmak için ölüm şart değildir! Zira yüce Allah ; “… Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine (yaptığı) ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.” (Kehf, 18/110.) buyurmaktadır.
O halde kim Rabbi ile buluşmak/yollarını kesiştirmek, O’na yak(ın)laşmak ve kavuşmak istiyorsa şirkin her çeşidinden uzak durarak O’nun rızasına uygun; Kur’an okumak, namaz kılmak, ilim öğren(t)mek, dua, zikir, tefekkür etmek; Allah yolunda cehd etmek, infakta bulunmak; anneye babaya iyilik etmek, akrabalık bağını gözetmek, hastaları ziyaret etmek; dul, engelli, yetim ve mazlum gözyaşlarını dindirip feryatlarına çare olmaya çalışmak; insanları sevmek ve onlara karşı nazik, naif ve edepli olmak, onların derdiyle dertlenip sıkıntılarını gidermek; Allah’ın rızası için hakkı ayakta tutmak ve adil davranmak gibi salih/iyi ameller işlemelidir.
Rabbimden tek dileğim tüm özlemler, hasretler ve ayrılıklar kavuşmayla son bulsun.
Sahi! Sizce de kavuşmak güzel değil mi?